MARMARA DEPREMİ GERÇEĞİ...
ALİ  KARACA

ALİ KARACA

MARMARA DEPREMİ GERÇEĞİ...

18 Mart 2024 - 08:31

Deprem pozitif bir bilim değildir. Depremlerin ne zaman ve ne kadar büyüklükte olacağını kestirmek mümkün değildir. Ancak fay hatlarında ki incelemelerde tahmini olarak bu durumu belirlemek mümkün!
Deprem artık bütün ülkemizin tartışılmaz bir gerçeği ve hakikatı, 6 Şubat 2023 tarihinde ki yaşanılan K. Maraş merkezli 11İlimizi vuran ve büyük bir yıkıma sebebiyet veren deprem ile sarsıldık. Böylece bir kez daha unuttuğumuz depremi hatırlamış olduk.
Beklenen büyük Marmara ve İstanbul Depremi ile ilgili, Jeolog ve Deprem Bilimci Prof Dr Naci Görür yaklaşan Marmara depremi ile ilgili dikkat çeken önemli açıklamalarda bulundu. İkaz ve uyarıları hep bu yaklaşmakta olan deprem için oldu. Tedbirler nelerdir neler yapılması ve hangi önlemlerin alınması gerektiğini biraz açarak tarif edelim.
Prof Dr Naci Görür, “1766 yılında 3 ay arayla fay hatları kırılmış, dolayısıyla İstanbul’da 3 ay arayla 7 ve 7’nin üzerinde iki depremle karşı karşıya kalmıştır. Bu oldukça tehlikeli bir konudur. Fay hatlarının ikisi birden kırılırsa, oluşacak olan depremin 7.5 ve 7.6’ya kadar çıkma ihtimali var. Bu tehlike karşılığında 1999 yılından bu yana yapılan araştırmalarda, depremler ve depremlerin neden olabileceği olaylar, İstanbul’un nasıl tepki vereceği, nerelerde çaresiz kalacağı, en fazla kayıpların nasıl olacağı uzun zamandır çalışılıyor.
Prof Dr Naci Görür başkanlığında, bütün Marmara Bölgesi’nde 8 tane uluslararası gemiyle, bunların içerisinde bir Türk gemisi de var. Bu çalışmalar bütünüyle yapıldı. İstanbul’un neresinin zafiyet içerisinde olacağını, zayıf karnımızın neler olduğunu, hangi bölgeler olduğu artık biliniyor. İstanbul'a yeniden seçilecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı umarız ki, kenti depreme hazırlamak için gerekenleri yapacaktır. Bu gerekenlerin arasında da kentin, bileşenleri vardır. Kent depreme rastgele hazırlanmaz!
Beklenen büyük Marmara depremi için İstanbul önemli bir nüfus planlaması ile birlikte göç dediğimiz, en büyük sorunumuzun ivedilikle halledilmesi gerekiyor. Bunun çeşitli sosyo - ekonomik sebepleri vardır, fakat en önemlisi şehri ne kadar cazip hale getirirseniz o kadar göç alırsınız. AVM çılgınlığı hala devam ediyor, İstanbul'a nefes alacak alan bırakmadık, deprem toplanma alanları da buna dahil? Birde kuzey ormanları dediğimiz bölgeleri yapılaşmaya yani imara açarsanız, İstanbul kentinin Akciğerleri nefessiz kalır. Siyasi rant ve beton yığınlarından bu kenti yönetecek belediye başkan adayları mutlaka kaçınmalıdır.
Bugünkü siyasilerin, önemli bir kısmının düşündüğü gibi İstanbul’u depreme hazırlamak deyince, hemen akıllarına elde ki yapı stoku geliyor. Yapı stokunun gelmesinin de tabi ki nedenleri var. Şimdi ki yapılan inşaatlar güzel, binalar standartlara uygun yapılıyor. Halk memnun, müteahhit memnun, belediye başkanları memnun. Elbette bu güzel, kentin İstanbul'un yapı stokunu yenilemek deprem için de iyidir, fakat bu sadece büyük zararı azaltır. Ama İstanbul’u sade yapı stokuyla depreme hazırlamak mümkün değildir. Kentin bütün bileşenlerini, halkı, alt yapıyı, yapı stokunu, ekosistem ve çevreyi, ekonomiyi aynı anda bütünleştirmiş olarak depreme hazırlarsanız, İstanbul gibi mega bir kenti böylece depreme hazırlamış olursunuz.
Bir kenti depreme karşı nasıl dirençli yaparız onu planlayarak gerçekleşmesine vesile olabiliriz. Zaten çözüm de depreme dirençli kentlere sahip olmakla mümkün! Sağlam kentler kurmak için uğraşılmalı, bizler konforlu evler istemiyoruz, güvenlikli sağlıklı binalar istiyoruz, onun için vitrin siyaseti yapılmamalı, türbinlere oynanılmamalı. Bu seçim döneminde Büyükşehir ve İlçe Belediye başkan adayları depremi ciddiye alıyorlar. Zaten bu seçimlerde bizi en çok da memnun ve mutlu eden şey budur. Zira eskiden başkan adayları bu kadar deprem konusunda, kararlı değillerdi. İşin ciddiyetle sürdürülmesi lazım tabi ki! Beklenen büyük Marmara depremi için seçim sonrası bu sözler, verilen vaatler kazan aday tarafından unutulmaması lazım. Zira İstanbul gibi tarihi ve otantik yapısıyla harikulade güzellikler diyarı, dünya kültürlerine ve üç büyük medeniyete, büyük İmparatorluklara, başkentlik yapmış bir şehire çok yazık ve büyük haksızlık etmiş oluruz.
Deprem ve afet siyaset üstü bir konudur ve kimsenin siyasi tercihine göre yıkımlar olmuyor. Deprem yapı stoku çürük korozyona uğramış binalarda, zemini yumuşak ve sıvılaştırılmış alanlarda daha büyük sonuçlar aldığına göre her bir alanı özellikle Kuzey İstanbul hattını Kanal İstanbul denilen garabet projeyi hayata geçirirsek, elbette sonuçlarına da katlanırız, ağır bedeller ödemiş oluruz. Jeologlar, Jeofizikcikler ve Deprem Bilimci uzmanların sesine hem merkezi hemde yerel yöneticiler ve seçim öncesi aday olan başkan adayları mutlaka kulak vermelidir..

YORUMLAR