Belediye Zabıtalarının İş Güvenliği

Bilindiği üzere 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 48 inci maddesinde bir belediye kurulurken “yazı işleri, mali hizmetler, fen işleri ve zabıta” birimleri belediyenin mihenk taşları arasında sayılmış ve bir yerde belediye kurulacaksa bu birimler olmaz ise olmaz olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında özellikle 5393 sayılı Belediye Kanununun 51 inci maddesinde “Belediye Zabıtalığı” ayrıca tanımlanmıştır. Her ne kadar üniformalı bir teşkilat olsa da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Belediye Zabıtalığı “Genel İdare Hizmetleri” sınıfında sivil memur gibi kabul edilmiştir.

Belediye Zabıtalarının İş Güvenliği

Bilindiği üzere 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 48 inci maddesinde bir belediye kurulurken “yazı işleri, mali hizmetler, fen işleri ve zabıta” birimleri belediyenin mihenk taşları arasında sayılmış ve bir yerde belediye kurulacaksa bu birimler olmaz ise olmaz olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında özellikle 5393 sayılı Belediye Kanununun 51 inci maddesinde “Belediye Zabıtalığı” ayrıca tanımlanmıştır. Her ne kadar üniformalı bir teşkilat olsa da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Belediye Zabıtalığı “Genel İdare Hizmetleri” sınıfında sivil memur gibi kabul edilmiştir.

Belediye Zabıtalarının İş Güvenliği
Editor: admin
30 Ağustos 2016 - 21:46

İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan “Belediye Zabıta Yönetmeliği” belediye zabıtalarının görev yetki ve sorumluluklarını, giyecekleri kıyafetler ve özlük haklarını içerisinde barındıran bir yönetmelik olarak belediye zabıtalarını belediyede görev yapan diğer “Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” personellerinden ayırmaktadır. Bu yönetmelik aynı zamanda belediye zabıtalarının diğer memurlardan farklı olarak 24 saat esasına göre görev yapmaları gerektiğini ve bu sebep ile de Bütçe Kanunu ile üst sınırı belirlenen bir maktu ücret alması gerektiğini hüküm altına almıştır. Belediye zabıtaları günün 24 saat esasına göre görev yapmakta ve dolayısı ile hafta sonu, bayram veya idari izin durumlarında dahi görevlerini devam ettirmek zorundadırlar. Hal böyle olunca her kesim tarafından yanlış bilinen bir durum ortaya çıkmakta ve “madem maktu mesai alıyorsunuz her türlü şartta çalışmalısınız” gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde, son zamanlarda yürürlüğe giren, daha doğrusu var olan ama kapsamı genişletilen çalışanların iş barışı ve iş güvenliğini sağlaması bakımından çok önemli olan ve aslında geç bile kalınmış bir “iş güvenliği” mevzuatımız bulunmaktadır; 6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu. Hali hazırda maalesef belediyelerimiz tarafından tam olarak özümsenememiş olan  “6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu” aslında çalışanların görevlerini yerine getirirken nelere dikkat etmeleri gerektiğini ve aynı zamanda da işverenlerin personellerini çalıştırırken nelere dikkat etmeleri gerektiğini detaylı bir şekilde izah etmektedir. Yani çalışanların, görevlerini yerine getirirken gerek kendileri açısından ve gerekse işveren açısından nelere dikkat etmek zorunda olduklarını bu Kanun izah etmektedir. “6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu” kapsam olarak daha önceleri sadece işçi olarak çalışanların haklarını belirlemekte ve güvence altına almakta iken yapılan değişiklik ile artık özel ve kamu ayrımı yapılmaksızın tüm çalışanları kapsamaktadır. Hatta şu sıralar gündemde olan 657 sayılı Kanundaki düzenlemeler de bu doğrultuda gerçekleştirilecek ve işçi-memur ayrımı ortadan kaldırılarak tüm çalışanlar “kamu çalışanı” adı altında tanımlanacak. Tabi özel sektör için bu kavram “çalışan” olarak kendisine yer bulacak. Peki “Belediye Zabıta Birimleri” şu anda  “6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanununun” neresindedir. Şahsi fikrim aslında tamda ortasında olduğudur. Zira belediye zabıtalarının yaptıkları işlerin birçoğu gerek çalışma saatleri ve gerekse de güvenlik açısından ciddi riskler oluşturmakta ve güvenlik kavramından çok uzakta görevler yerine getirilmektedir. Düşünebiliyormusunuz; belediye zabıtaları direklere çıkıp bayrak asmakta veya kesmekte, işyeri tahliyelerinde eşya nakil işlerini yerine getirmekte, seyyar satıcılara yönelik çalışmalarda malzeme toplamakta ve bir taraftanda saldırılara karşı koymakta, deniz denetimlerinde herhangi bir deniz tecrübesi olmamasına rağmen denetimlere çıkmakta, su depolarının arızalarında arıza gidermekte, şikayete konu olan hayvanlara karşı verilen görevleri yerine getirmekte, herhangi bir trafik bilgisi ve yetkisi olmamasına rağmen trafik görevlerini yerine getirmekte, ilan reklam tabelalarının söküm işlerini yapmakta ve daha sayamayacağımız kadar bir çok riskli görevi çalışma saati ve mekanı gözetilmeksizin yerine getirmektedir. İşte bu kadar olumsuzluğa rağmen bazı kesimler tarafından “maktu mesai alıyorsunuz tabi yapacaksınız” sözlerinin yanında bir de “siz zabıtasınız  bu işler sizin işleriniz” sözleri ile karşı karşıya kalmakta ve sanki ödenen “maktu mesai ücreti” belediye zabıtası her şart altında ve her türlü görevi yapsın diye ödeniyormuş gibi bir algının oluşmasına sebep olmaktadır. Aslında bu algının oluşmasındaki en temel sebep, ödenen bu ücretin isminden kaynaklanmaktadır. Belediye zabıtaları gibi benzer özelliklerde görev yapan bazı birimlerde bu ücretin ismi “iş güçlüğü tazminatı veya arazi tazminatı ücreti” gibiyken nedense belediye zabıtaları açısından bu isim “maktu mesai ücreti” olarak geçmektedir. Yani “biz size her ay belli bir ücret ödeyeceğiz ve sizler bu ücreti aldığınız için her şart altında görev yapacaksınız” gibi yanlış bir anlayışın ortaya çıkmasına sebep olmakta ve maalesef bu anlayışa sebep olanda bahsettiğimiz gibi ödenen fazla ücretin isminden kaynaklanmaktadır. Hoş ismi öyle dahi olsa çalışanların hangi şartlarda ve hangi koşullarda görev yapması gerektiğini izah eden özel bir Kanun bulunmaktadır artık; 6331 Sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu. Dolayısı ile belediye zabıtalarına ödenen “maktu mesai ücreti” isminin tekrar gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesi gerektiği kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Çünkü belediye zabıtasının aldığı “maktu mesai ücreti” aslında bir mesai ücreti değil bir nevi “iş güçlüğü tazminatı veya arazi tazminatı ücreti” cinsinden bir ücrettir. Çünkü memurlara bir günde en fazla ne kadar mesai yaptırılabileceği belli iken, belediye zabıtaları maalesef çoğu zaman bu saatlerin çok çok üzerinde görev yapabilmektedirler. Bu sorunun temelinde yatan gerçek ise aslında belediyelerde kadro boşluğu olmasına rağmen belediyelerin bu kadroları doldurmamasından kaynaklanmaktadır. Aslında bu konu ayrı bir tartışma konusudur ve gelecek yazılarımızda bu durumuda tartışmaya çalışacağız. Peki neden belediye zabıtasına ödenen bu ücrete “iş güçlüğü tazminatı veya arazi tazminatı ücreti” denmez? İşte işin püf noktası da burada yatmakta. Eğer zabıtaların aldıkları bu “maktu mesai ücretine”  “iş güçlüğü tazminatı” veya “arazi tazminatı ücreti” ismi verilirse ya da bu kategoride değerlendirilirse o zaman zabıta memurları yıpranma hakkını elde etme noktasında önemli bir hak elde etmiş olacaklardır. Dolayısı ile belediye zabıtalarının iş güvenliğinin sağlanması ve bu kapsamda da yıpranma hakkını elde edebilmesi için öncelikli olarak kendilerine ödenen bu “maktu mesai ücretinin” isminin değiştirilerek “iş güçlüğü tazminatı” veya “arazi tazminatı ücreti” olarak güncellenmesi ve belediye zabıtalığının ayrı bir çalışma sınıfı olarak ele alınması gerekmektedir.

Haber-Sadettin ÖZYAZICI  

YORUMLAR