Yazılamayanları yazan Trabzonlu gazeteci İrem Barutçu

Unauthorized, yani yetkisiz, onaysız aileyi ve kişileri yazmak. Türkiye’de çok yeni olan bu biyografi türünde adını duyuran bir isim var; İrem Barutçu. Gazeteci İrem Barutçu, Simavi ailesinden, Nail Keçili’ye, Ilıcak’lara kadar yazılamayanları, dillendirilemeyenleri 3 ayrı kitapta yayımladı;‘Babıali Tanrıları-Simavi Ailesi, Nail-Keçili Ailesinin Üç Kuşak Trajik Öyküsü, Dost-Kemal Ilıcak. Trabzonlu gazeteci İrem Barutçu Aytekin Akay’ın Trabzon Dergisi’ne kitaplarının hikayelerini anlattı.

Yazılamayanları yazan Trabzonlu gazeteci İrem Barutçu

Unauthorized, yani yetkisiz, onaysız aileyi ve kişileri yazmak. Türkiye’de çok yeni olan bu biyografi türünde adını duyuran bir isim var; İrem Barutçu. Gazeteci İrem Barutçu, Simavi ailesinden, Nail Keçili’ye, Ilıcak’lara kadar yazılamayanları, dillendirilemeyenleri 3 ayrı kitapta yayımladı;‘Babıali Tanrıları-Simavi Ailesi, Nail-Keçili Ailesinin Üç Kuşak Trajik Öyküsü, Dost-Kemal Ilıcak. Trabzonlu gazeteci İrem Barutçu Aytekin Akay’ın Trabzon Dergisi’ne kitaplarının hikayelerini anlattı.

Yazılamayanları yazan Trabzonlu gazeteci İrem Barutçu
Editor: admin
12 Mayıs 2019 - 13:38

Simavi ailesi, Keçili ailesi, Ilıcak ailesini yazdınız. Aslında gizemli bir alana girdiniz. Sizi bu aileleri yazmaya sevk eden merakı nasıl açıklarsınız?
“Bizi kimlerin yönettiğini, ya da eğilimlerimizi kimlerin yönlendirdiğini bilmeye,‘establishment’adı verdiğimiz ‘Kurulu Düzeni’ tanımaya hakkımız var!” Beni yazmaya sevk eden düşünce, kabaca böyle tarif edilebilir.Medyayı yazmak, medyayı deşifre etmek, genelde tüm dünyada güçtür, bir ‘tabu’dur.2004’de ilk baskısı yapılan ‘Babıâli Tanrıları Simavi Ailesi’ üzerineçalışmaya başladığım günlerde, bizde de,Simavi ailesini ‘unauthorized’,yani onay almaksızınyazabilmek‘zor iş’ olarak görülüyordu. Güçlü bir aile. Öyküsünün yazılmasına onayı yok ve hiçbir zaman bu müsaade etmemiş. Türk basınında, ‘amiral gemisi’ olarak adlandırdığımız Hürriyet gazetesinin kurucususu. Ancak sadece bu değil! Gazetenin kurucusu olan Sedat Simavi’den başlayarak -ta ki1994 Ağustos’unda Hürriyet gazetesini Aydın Doğan’a satarak Babıâli’den çıkıncaya dek- bir yanda Erol Simavi’nin Hürriyet’i, diğer yanda ağabeyi Haldun Simavi’nin Günaydın’ı ve bu iki grubun çatısı altında yayımlanan pek çok diğer yayınlarıyla, gazetecilik anlayışımıza yön veren kural ve eğilimleri, Türk basınının kurucu geleneklerini oluşturanve ayrıca, ellerindeki bu muazzam güçle, ülkenin siyasi, demokratik ve kültürel hayatını kimi zaman güçlerini direkt kullanarak, kimi zaman ise dolaylı dokunuşlarla dizayn eden bir aile.Yakın tarihimizi anlamak ve sorgulamak açısından son derece önemli, yazılması, anlatılması gereken, aslında geç kalınmış bir öyküydü bu! Ve yazmaya başladığım günlerde aklımdan geçen şuydu: ‘Kamuoyunun bunu bilmeye hakkı var.’
 
Keçili.
Nail-Keçili Ailesi’nin Üç Kuşak Trajik Öyküsü, ilk kitabımın devamı niteliğindeydi. Nail Keçili, ‘Babıâli Tanrıları Simavi Ailesi’ adlı kitabımı yazdığım günlerden itibaren gerek gazete sahipleri arasındaki diyaloglarda, gerekse medya patronları ile iktidarlar arasındaki ilişkilerdeki rolü itibariyle ilgimi çeken önemli bir piyasa aktörüydü. Uzun yıllar, “Türkiye’nin en yüksek ciro yapan reklam ajansı’ olma şanını kimseye kaptırmayan Cenajans Grey’in patron. Erol Simavi’den Kemal Ilıcak’a, Dinç Bilgin’e, Aydın Doğan’a, Erol Aksoy’a, Cem Uzan’a dek dönemin medya patronlarının yakın dostu. Demirel’in, Özal’ın, Tansu Çiller’in reklamcısı ve ‘Kurulu Düzen’in vazgeçilmez bir parçası. Bu son derece ilginç aile öyküsü, İttihat ve Terakki’nin ünlü fedailerinden Yenibahçeli Nail Bey’den başlayıp torun Nail Keçili’ye dek, gücün ve iktidara yakın olmanın, iktidarla beraber yürüyerek güç kullanmanın sonuçlarının ne olabileceğine dair ipuçları sunmakla beraber,‘Kurulu Düzen’in denasıl işlediğine dair birinci ağızdan veri sağlıyordu. “Bunlar kayda geçirilmeli!” diye düşündüm. Bir gazeteci olarak, daha doğru bir gelecek kurabilmek adına dünü,yani bugünü yaratan koşulları ve sistemi iyi tahlil etmek kanaatiyle yola çıktım ve bu bakış açısı, bu iki kitabı doğurdu.
 
Öyküsünü yazdığınız ailelerin hangisinden destek aldınız; ya da almadınız?
‘Babıâli Tanrıları Simavi Ailesi’ daha önce altını çizdiğim gibi ‘unauthorized’ yani onay alınmadan yazılmış bir kitaptır. Bu, kitaba konu olan aileyle hiç görüşülmeyecek anlamına gelmiyor tabii. Ne var ki bu aşamada ilginç bir olay yaşadım:Araştırmaya başlamamın üstünden epeyce bir süre geçmiş ve yaptığım çalışma, ropörtajlar, görüştüğüm bazı tanıklar tarafından Simavi ailesine aktarılmıştı. İşte o günlerde, ihtiyaç duyulan bazı konularda bilgi ve görüşlerine başvurmak üzere Belma Simavi’yi aradım. Şaşırtıcıydı! Telefonu cevaplayan ve Belma-Erol Simavi’yi temsilen konuştuğunu söyleyen kişi, araştırmamdan haberdar olduklarını, ancak böyle bir kitap yazılacaksa öncelikle onlara başvurmam gerektiğini vurguluyor ve azarlarcasına, ‘Ne cüretle!’diye soruyordu. Gazeteci bir aileden beklenemeyecek bir tavırdı doğrusu. Bu konuşmadan sonra, ta ki kitabın yayımlandığı güne dek, -ki bu aşamada da epeyce sıkıntı yaşadım- hiçbir şey kolay olmadı. Bunu açıkça söyleyebilirim. ‘Nail-Keçili Ailesi’nin Üç Kuşak Trajik Öyküsü’ özgürce kaleme alınmış bir gazeteci kitabı olmakla beraber,diğer tanıkların yanı sıra, kitaba konu olan ailenin de bilgi vermekten kaçınmadığı, hatta fotoğraf-belge sağladığı bir monografi örneğidir.Nail Keçili,ısrarlı sorularıma –kimi zaman burukça,hatta bazen de hafifçe öfkelenerek- ama sabırla cevap vermiştir. ‘Dost-Kemal Ilıcak’ ise diğer iki eserden farklı olarak ölümünün ardından dostlarının Tercüman gazetesi patronuKemal Ilıcak’ı anlattığı bir anı kitabıdır.
 
 Her üç kitabınızdan en çok dikkat çekeni hangisi oldu? Eleştiriler oldu mu?
Babıâli Tanrıları Simavi Ailesi’, koşullarından dolayı, yayımlandığı dönemde büyük ilgi gördü, günlük gazelerde günlerce tefrika edildi, üzerine pek çok makale yazıldıve‘çok satanlar’ listelerindeyerini aldı. Hala daha ilgi görüyor. Kitaplarımla ilgili olumsuz bir eleştiri hatırlamıyorum. Genellikle, beni yüreklendiren, yazmaya yönlendiren, cesaret verici yorumlar aldım.
 
 
Aileleri yazmanın en zor kısmı ve en kolay kısmı nedir?
Beni en çok zorlayan konu, insanların acılarını yazmaktır. ‘Babıâli Tanrıları Simavi Ailesi’nden örnek vereyim:Gerek Haldun Simavi ile boşandığı eşi (Kamuran) Fehime Hikmet Koç, gerekse Erol-Belma Simavi, birer evlatlarını trajik şekilde kaybetmiştir. Doğrusu evlatlarının ölümüne ilişkin detayların gündeme gelmesinin anne ve babanın acılarını tazeleyebileceği gerçeği, kitabın yazımı aşamasında beni epey zorladı. Özel hayatın sınırlarının belirlenmesi meselesi de ayrıca beni zorladı. Bir insan, ya da bir aileye ayna tutacak olan yazar, bunu yaparken hem okuruna, hem de hikâyesini kaleme aldığı aileye karşı dürüst olmak zorundadır ve bu tür için hiç kuşkusuz önemli bir başlangıç noktasıdır.