BEDELİ ÖDENMİŞTİR
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

BEDELİ ÖDENMİŞTİR

28 Temmuz 2016 - 00:09

Öteden beri hep söylenen “Türk Milleti Demokrasi yolunda bedel ödememiştir,” sözü artık tarih olmuştur.

15 Temmuz gecesi bu bedel ödenmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, “Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Abazasıyla, Boşnağıyla 79 milyon tek milletiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Geniş anlamıyla, anayasal anlamıyla "TÜRK MİLLETİ" olarak tanımlarız” diye tanımladığı bu millet, demokrasi yolunda verdiği 246 şehitle bu bedeli ödemiştir.

Öncelikle hiçbir ayrım yapmadan, her türlü görüş ayrılıklarına rağmen, bütün toplum katmanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla, toplu alarak devletin bölünmez bütünlüğünü, milletin birlik ve beraberliğini korumak maksadıyla, demokratik kazanımlarına sahip çıkan büyük Türk Milleti’nin bir ferdi olmaktan duyduğumuz gururu paylaşalım. Demokrasi şehitlerimizi de minnetle ve rahmetle analım.

“Türk” adının kullanıldığı anlam ve kapsadığı alan itibari ile yalnızca bir soyun adı olmadığını,

“Türk” aynı zamanda: “Ateş et, bir milyon tane mermin var mı? Beni öldüreceksin arkamdan bir milyon daha geliyor,” diye bağırarak, yanındaki belki de hiç tanımadığı diğer kişinin vurulup düşmesine aldırmadan ateş eden darbecinin üzerine yürüyen gencin “cesaretinin,”

Az önce kendilerine ateş eden tankın içinden canını kurtarmak için çıkıp teslim olan askeri, darbe karşıtı vatandaşların linç girişiminden korumak için kolları arasına alarak, vücudunu siper eden polisin “şefkatinin” de adı olduğunu belirtelim.

Köprünün tepesine yerleşerek masum sivilleri vuran, üzerlerine sürdüğü tankla halkını ezen, vurduğu mahalle muhtarımızın hastaneye naklini engelleyerek kan kaybından ölmesini izleyen, Ülkesinin Emniyet Genel Müdürlüğünü, içindeki emniyet görevlileri ile birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisini içinde milletin vekilleriyle birlikte bombalayan canavarlaşmış, gözü dönmüş, asker elbisesi giymiş teröristleri de;

Silahını teslim etmiş askeri linç etmeye kalkan, boğazını kesmeye yeltenen, denize atmaya kalkışan, teslim olmuş insanlara inançlarımızla bağdaşmayan muamelelerde bulunan vandalları da soyu Oğuz Han’a dayansa bile, “Türk” kavramının içinde görmediğimizi peşinen ilan edelim.

Devleti ve milleti için tehdit algıladığı zaman kişisel hesaplarını derhal bir kenara atarak, “önce ülkem ve milletim” inancıyla tehditleri ortadan kaldırmak için her türlü sorumluluğu üstlenen Türk Milliyetçilerinin, 15 Temmuz kalkışmasında, derhal, herkesten önce ve koşulsuz tavır sergileyerek meydanlara inmesinin ve demokratik yollarla seçilmiş meşru hükümetin yanında yer almasının hakkını da teslim edelim.

Her ne kadar devlet yönetimlerinden uzaklaştırılmış olsalar da Türk Milliyetçilerinin olmazsa olmazı “demokrasi” inancı olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Türk milliyetçiliği Fikrinin dayandığı kültür alanında en ciddi çalışmaları yapmış büyük münevverimiz Erol Güngör’ün demokrasi ile ilgili:

“Devletin idari yapılanması açısından geçmişi yaşamak, geri dönmek artık mümkün değildir. Bunu kimse istemez ve özlemez. Demokrasi Türk milleti için vazgeçilmezdir. Çok partili hayata geçerek yönetime katılan Türk halkı bu bilincin sahibidir,”… "Milliyetçiler bu kavgada elbette ki demokrasiyi, yani halkı tutacaklardır. Kendisinin halk ile birlik olduğunu iddia eden bir grubun azınlık idaresine taraftar olması mantığa da aykırı düşer. Bu büyük görev milletçilerin omuzlarındadır,” (Güngör,  1995) yazdıklarının,

Türk Milliyetçiliği fikrinin siyasal lideri Alparslan Türkeş’in demokrasi konusunda:

"Ben 27 Mayıs tecrübesini geçirdikten sonra, o kanaate vardım ki, ihtilâl yoluyla bir memlekete hizmet etmek mümkün değildir. Ne kadar eksik, ne kadar aksayan tarafları olursa olsun hukuk yoluyla bir memlekete, bir millete hizmet en iyi yoldur... İhtilâl otoriteyi yıkar, anarşi başlar. Bu anarşiyi durdurmak, yeniden otoriteyi ve düzeni kurmak çok güç bir meseledir. Ve memleket bundan zarar görür. Bunun ben içinde bulundum, fiilen yaşadım, memleketin aydınlarına, vatansever insanlarına tavsiyem şudur; "en kötü hukuk nizamı, en iyi ihtilâldan iyidir." ifadelerinin,

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, 15 Temmuz gecesi Başbakanı, uçakların uçtuğu 20-25 dakika sonra telefonla arayarak, “kalkışmanın kabul edilemez olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında olduğumuzu, hükümetin faaliyetlerini destekleyeceğimizi ifade ediyoruz" sözlerinin ve aldığı tavrının nedeni de demokrasiye olan inançlarının gereği olduğunu kabul edelim.

Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, "Bu millet Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, CHP'siyle, MHP'siyle, HDP'siyle hep bir oldu, kenetlendi, darbecilere gereken dersi verdi," ifadeleriyle bütün bir milletin birlikte olduğunu söyleyen Sayın Başbakanımızın, Ülkenin birliği ve bütünlüğü için her türlü desteği verdiklerini ilan eden siyasal parti genel başkanlarımızın gösterdiği bu birlikteliği sevinçle ve umutla izliyoruz.

Lütfen! Bedeli kanla ödenerek kazanılmış olan bu fırsatı heba etmeden ülkemizde barış ortamını tesis ediniz.

“Bir musibet bin nasihatten iyidir” demek içimizden gelmiyor.

Allah böyle bir musibet bu millete bir daha yaşatmasın.

Sorun çok belli ve çözüm de o kadar basittir:

Farklı inanç ve görüşlerde olanlara hoşgörü,

Devlet yönetiminde Liyakat ve Adalet…

YORUMLAR