BOĞAZİÇİ İMAR YASASI DEĞİŞİYOR..


  2960 sayılı kanunla 1983 yılında katı kurullar konularak çıkartılan Boğaziçi İmar yasası artık İstanbul Büyükşehir Belediyesinin elinden alınarak Cumhurbaşkanlığına devrediliyor.

    Böylece İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte İstanbul  boğazdaki 4 ilçe Belediyesinin (Beşiktaş, Sarıyer, Üsküdar, Beyoz) imarla ilgiki var olan söz konusu tüm yetkilerine son veriliyor. Şimdi Boğaz içinde ki imarla ilgili bütün konularda söz sahibi, kurum yeni kurulacak Boğaziçi Başkanlığı ile iki yeni kurul olacak. Başkanlık ve kurul üyelerini Cumhurbaşkanı atayacak. Böyle bir şey büyük arsa sorunu yaşayan İstanbul için yeşil alanların ve Boğaz içinin imara açılması demek olacaktır.

    Bunun adına akıl tutulması yaşanması da denilebilir. Böyle bir şeyi sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'nın aklına sokanlar bilsinler ki bu durum AKP sonunu getirecektir. AKP İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini proje adamı olarak tanıtılan Başbakanlık, TBMM Başkanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı yapmış tecrübeli siyasetçi tarafından kaybedilmesinin asıl sebebinin neler olduğunu görememek körlük olur herhalde? Rant uğruna her şeyi heba etmek ne kadar doğrudur acaba! Türkiye Cumhuriyet'i devletinin büyük sorunları vardır, enerjimizi onlara kullanalım ve çareler üretelim.

    Bu yeni teklife göre, olağanüstü yetkilerle donatılacak olan Boğaziçi Başkanlığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı, merkezi İstanbul’da, kamu tüzel kişiliğini sahip özel bütçeli bir kurum olacak. Böyle bir uygulamayı TOKİ daha önce İstanbul'da pilot bölgeler ilan ederek başlatmış ve özellikle bu gün Kadıköy - Fikirtepe de ki garabet durumun yaşanmasına vesile olmuştur. Burada şimdi hem arsa sahipleri hemde müteahhitler çok zor durumdadır. Kadıköy'de var olan 2.07 olan emsal imar 4.14 çıkartılarak büyük bir rant oluşturulmuştu.

   Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan 28 maddelik kanunun metni ile Boğaz içinde ki imar yetkilerinin yeni sahibi, artık Cumhurbaşkanlığı kurumu olacak. Yerel yönetimleri güçsüzleştimek veya yetkilerini alınması ne kadar demokratik bir durumdur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte İlçe Belediyeleri bu şehrin gerçek yönetenleri olması  gerekirken şimdi durdum yerde niçin böyle bir uygulamaya gidilmiştir. Üstelik var olan mevcut Boğaziçi imar kanununa rağmen devasa gökdelenler ve yapılar İstanbul boğazının her iki yakasında da mevcuttur. Burada aklımıza gelen şey kaybedilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığı ile İstanbul'un Kuzey bölgesini imara açılmasında problem yaşanılmasından korkulmasıdır.

    Daha çok yakın bir zaman da İstanbul'a ihanet ettiklerini açıklayan sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan şimdi nasıl olurda böyle bir uygulama için, nasıl düğmeye basabilir. İstanbul Boğazının imara açılması demek; İstanbul gibi büyük tarih ve kültür şehrinin tabiat ve kültürel varlıklarının yağmalanması demek olacaktır. Mitolojik efsanesinde ki adı Zümrüdü Anka kuşu olan İstanbul gibi bir şehir rant uğruna heba edilmemelidir. Peki şimdi böyle bir şeye niçin ihtiyaç duyulmuştur. Böyle bir uygulamayla birlikte İstanbul boğazı daha güvenli hale mi getirilmek istenmektedir. 

     Dillere destan güzelliği olan dünyanın incisi  İstanbul boğazını hepimiz, hangi zihniyete sahip olursak olalım, korumamız gerekmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri kaybedilmeseydi böyle bir uygulamaya Cumhurbaşkanlığı uktesinde ki bu kurula ihtiyaç duyululacakmıydı acaba? İmparatorluklara başkentlik yapmış, her köşesi tarih kokan doğal güzelliklerinin yanında medeniyetlerin kesiştiği bu şehire, cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethi gerçekleştirilen bu şehre ne olur gelin hep birlikte sahip çıkalım.

    Kısa bir süre önce üst üste iki deprem yaşayan Marmara bölgesi, her şeyden önce büyük risk altındadır. Hiç olmazsa bundan sonra imar konularında duyarlı olalım, İstanbul gibi çok kötü bir kentleşme örneği olan bu şehri, güvenlikli yapılarla dönüştürmeye çalışalım, İstanbul'u çürük yapı stokundan ve deprem riskinden kurtaralım. Eğer Cumhurbaşkanlığı uktesinde kurulacaksa böyle bir kuruma yada Deprem Bakanlığına veya Deprem konularında çözüm üretecek kurumlara ihtiyaç vardır. Unutmayalım ki herkes bu gün yaşadığı şehirle ilgili her şeyi hızlı iletişim sayesinde anında öğrenmektedir.

   Devleti yöneten büyüklerimiz başta olmak üzere, kamu, kurum ve kuruluşlarında ki yöneticilerimizin adaletli ve adil olmaları gerektiğini hatırlatırırız. Unutmayın bu dünya kimseye kalmayacaktır. İstanbul Türkiyemizin göz bebeğidir, siyasi başarı bu şehirde ki hizmetin bir tezahürü olarak görülmektedir. Geçmiş tecrübeler bunu göstermiştir. İstanbul halkının iradesini yok sayarak var olan yetkilerin alınması seçmenin tercihinin gasp edilmişliği olarak tanımlanmaktan başka? 

  " Eğer  baban iyi bir kanun yapmış ise, onu koru; fena ise daha iyisini yap." (Babür Şah)
   
  
Ali KARACA
31.10.2019
İSTANBUL