SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL


Uluslararası PISA testi sonuçlarına göre, Türkiye'deki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında kaldı.

Uluslararası eğitim değerlendirme testi, 72 ülke ve ekonomik bölgede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci arasında yapıldı. Bu 72 ülke ve ekonomik bölgeden 35’ini Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) ülkeleri oluşturuyor. Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer alırken, 2003 yılından bu yana üç yılda bir yapılan önceki testlere göre de performansı geriledi. 

Eğitimi yöneten dostlarımız(!), “artık rahatça yazabilirsin” diyerek bizi yöneticilik görevinden aldıklarında, biz bunları yazıyor ve söylüyorduk.

Aslında biz, uzmanlık alanımız olan “eğitim sisteminde, yönetimimde metot ve tekniklerdeki hatalı uygulamaları” anlatıyorduk.

Yazdıklarımız da eleştirilerimiz de eğitimin, ülkenin geleceği olduğu bilinciyle ülke sevgimizden, Türk insanının geleceği konusundaki kaygılarımızdan kaynaklanıyordu.

Bu dostlarımız(!), keşke eğitim kurumlarında yönetici olduğumuz dönemlerde yazdığımız yazıları akılcı bir anlayışla okusaydı da “muhalefet yapıyor” diyerek bizim gibi düşünenleri görevden almasalardı.

Her ne kadar samimiyetlerine inanmasak da bugünlerde: “Hatalı işler yaptık, ehil olmayan insanları yönetim basamaklarına yerleştirdik” diyenlerinizin olduğunu duyuyoruz.

Çünkü biliyorlar ki bu ülkede “hata yaptım”  deyince her türlü sorumluluktan kurtulunur. Hata yaptım diye istifa edilmez. Hesap verilmez. Hata yaptığınızı söylersiniz, insanlar “ne dürüst insan” der, sizi affeder. Siz de aynı uygulamaları sürdürürsünüz. Onun için bizler, hatalı uygulamalarınızdan geri dönmediğinizi görüyor, dönmeyeceğinize de inanıyoruz.

Israrla söyledik, Milli Eğitim Bakanlığını uzmanlık alanı eğitim olanlar yönetmiyor.

2003’ten bugüne kadar görev yapan Milli Eğitim Bakanlarına Bakalım. Hüseyin Çelik, edebiyatçı, Nimet Çubukçu, hukukçu, Ömer Çelik, işletmeci, Nabi Avcı, idari Bilimler, İsmet Yılmaz, denizci- Hukukçu.

Gönül isterdi ki Milli Eğitim bakanı eğitimci olsun ama olmamış. İktidar partisinin, siyasi tercihi olarak kabul edip, “bari üst düzey yöneticiler eğitimci ağırlıklı olsun.” dedik.

Bakan yardımcısı: Orhan ERDEM, işletmecilik,

Müsteşar: Doç. Dr. Yusuf TEKİN, Siyasal Bilgiler Kamu Yönetimi.

Müsteşar yardımcısı: Yusuf BÜYÜK, İlahiyat.

Müsteşar yardımcısı: Muhterem KURT, Eğitim, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi

Müsteşar yardımcısı: Ahmet Emre BİLGİLİ, Sosyoloji.

Müsteşar yardımcısı:  M. Hilmi ÇOLAKOĞLU, Makine Mühendisliği

Müsteşar yardımcısı: Ercan DEMİRCİ, Tarih.

Müsteşar yardımcısı: Dinçer ATEŞ, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (Bilgiler Milli Eğitim Bakanlığı Sitesinden alınmıştır).

Şimdi de eğitimci kökenli bir kişinin yer aldığı bu yanlış yapılanmadan çıkan sonuca bakalım.

600 katılımcıdan oluşan 19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu toplantısından, Türk Milli Eğitiminin bütün sorunlarına köklü çözümler üretileceği ve toplumun bütün kesimlerinin büyük bir mutabakatla kabul edecekleri kararlar alacağı beklenirken.

Kuruluş amacı, “Fertlerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendilerini geliştirmeleri konusundaki taleplerini karşılamak. Ülke genelindeki ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak maksadıyla, toplumun eğitimle ilgili bütün ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla proje geliştirmek ve Milli Eğitim Bakanlığı’na tavsiye niteliğinde kararlar sunmak olan şuradan çıkan ve toplumda en çok konuşulan kararlara bakın.

“Okul Öncesi Eğitimi programın oyun temelli olması, programda değerler eğitimine yer verilmesi, okul öncesinden itibaren yetenek gelişiminin izlenmesi,” 

“İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması,”

“Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi;” 

“Liselerde “Osmanlı Türkçesi,” Anadolu imam hatip liselerinde zorunlu diğer liselerde seçmeli ders olarak okutulması,

Anadolu otelcilik ve turizm meslek liselerinin öğretim programları ve ders çizelgelerinden "Alkollü içki ve kokteyl hazırlama" dersinin kaldırılması;

Bir milyona yaklaşan personelinin 850 bini öğretmen olan Milli Eğitim Bakanlığının, 8 kişilik üst düzey yönetici arasında, pedagoji eğitimi almış, eğitim bilimleri ve öğretim metotları tahsil etmiş olan bir tek kişinin olduğunu düşünürsek Şurasından çıkan kararlara şaşmamamız lazım.

Şimdi içinizden birileri “manevi değerlerimize bağlı bir nesil yetişti” diyecektir.

2003 yılında 7 yaşında ilkokula başlayan bir çocuk bugün 21 yaşında.

Siz hiç dolmuşta, otobüste, metrobüste yanı başında ayakta dikilen yaşlı birini görünce, kalkıp yer veren bu yaş grubundan kaç gençle karşılaşıyorsunuz?

Kahvehane toplantılarından birinde kendisini dinlemeyen Ofluya: “kızdın mı bize” diye soran siyasetçiye;  Oflunun: “Estağfurullah beyim. Size neden kızayım. Ben esas şu Ruslara kızıyorum.”  dediği gibi “çocuklarının geleceklerini belirleyen eğitim politikalarını sorgulamayan yetmiş sekiz milyona değil de ben de esas Ruslara kızıyorum” demesi geliyor insanın.

Fakat heyhat! Kızsak da öfkelensek de karşılıksız seviyoruz bu milleti.

Ne diyelim?

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.